Davut Dağabakan – Ahmet Sarı’nın Çeviri Faaliyetleri
Ahmet Sarı, çeviri faaliyetlerine Şahbender Çoraklı ile birlikte 2000 yılında Babil yayınlarından çıkardıkları Jurek Becker’in Dikkat Yazar Var adlı Frankfurt Dersleri ile başlamıştır. Demokratik Alman yazarı Jurek Becker’in Dikkat Yazar Var adlı derslerinde kendi edebiyatı üzerine düşündüğü önemli üç poetikası mevcuttur. Becker bu derslerinde, Johann Wolfgang Goethe Üniversitesi’nde, Frankfurt’ta, 1989 yılında konuk edebiyatçı olarak edebiyat sorunlarını ele almış ve tartışmıştır. Becker, çoğu Alman yazarlar gibi söz konusu üniversitede sunduğu bu poetikasında, modern Alman edebiyatı üzerine fikirler yürütür, hele de sansüre karşı çıkar. Becker’in amacı edebiyatın temeli üzerine, bu temellerin yok oluşu üzerine, edebiyatın sonuçları üzerine bir şeyler söylemektir. Batı ve Doğu Almanya’da edebiyatın önemi ve yazar/şairlerin bu öneme değer verip vermedikleri üzerine fikirler görebiliriz. Jurek Becker’in birkaç romanı dışarıda tutulacak olursa, Türkçe’ye çevrilmiş bu yazarın poetikasının önemi büyüktür.
Ahmet Sarı’nın ikinci çeviri faaliyeti ise yine Şahbender Çoraklı ile 2001 yılında Babil yayınlarından çıkardıkları Peter Bichsel’in Edebiyat Dersleri-Okuyucu-Anlatı adlı kitaptır. Bu eser ise Peter Bichsel’in poetikasını oluşturmaktadır. Eser, Bichsel’in kendi hikâye dünyasını ve hikâye anlatımını nasıl gördüğü; kendi hikâye kuramını nasıl meydana getirdiğine dair, hele de “Nasıl Yazıyorum?” tarzında çok önemli bir sorunun cevaplanmasına yönelik bir eserdir. Eser, “Edebiyat Üzerine Hikâyeler”, “Okumak”, “Nasıl Başlamalı?”, “İçerikler Üzerine”, “Joyce Mesela”, “Yaşamın Yazdığı Hikâyeler” konu başlıklarını ve bölümlerini içermektedir. Yine bu eser de birkaç öykü kitabı dışında Türkçede yayınlanmış Peter Bichsel’in önemli bir poetika metnidir.
Ahmet Sarı’nın üçüncü çeviri kitabı Ahmet Uğur Nalcıoğlu ile 2001 yılında gerçekleştirdikleri Thomas Bernhard’ın Ses Taklitçisi adlı küçük öykülerden oluşma bir kitaptır. Bu öyküler, bir nevi Bernhard’ın çok sevdiği gazetelerin üçüncü sayfalarından alınmış felaket ve dehşet metinlerinin bir araya getirilmesini içermektedir. Ses Taklitçisi içinde çok kısa ama birbirlerinden özgür çok orijinal ve ürkütücü öyküler barındırır. Hepsinin de özellikleri, okuyucuların, okudukları öykülerin dehşetine kapılmalarını sağlamalarıdır. Thomas Bernhard’ın o gizemli ve korkulu dilini okurlara açan ilginç, garip ve doyurucu bir metindir. Sezer Duru, Yapı Kredi yayınlarından bu kitabı çıkardığı için Sarı ve Nalcıoğlu söz konusu kitabı Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınları’ndan yani üniversite matbaasından doçentlik başvuru amaçlı az sayıda basmışlardır.
Ahmet Sarı’nın dördüncü çeviri kitabı Gürsel Uyanık’la 2001 yılında gerçekleştirdikleri Thomas Bernhard’ın “Dünya Düzelticisi” adlı tiyatro eseridir. Bernhard’ın Dünya Düzelticisi adlı tiyatrosunda, onun avangart özelliğini görmek mümkündür. Bernhard’a özgü o karamsar dilin eşliğinde tiyatro başoyuncusunun (dünya düzelticisinin) çekilmez kaprisleri, dinmez öfkesi ve hiç de durulmayacak nefreti ile metinde birçok konu ekseninde Bernhard’ın o karamsar iklimini, şizofren dilini, Viyana nefretini, her şeyden tiksintisini görmek mümkün olur. Türkiye’de sadece öykü ve romanlarıyla bilinen Bernhard’ın bu tiyatro metni tiyatro severler için Bernhard diline ve tarzına açılmış bir penceredir. Kitap Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınlarından, yine üniversite matbaasından çıkmıştır.
Ahmet Sarı’nın beşinci çeviri kitabı yine Ahmet Uğur Nalcıoğlu ile 2002 yılında gerçekleştirdikleri Thomas Bernhard’ın Olaylar adlı, yine küçük dehşet öykülerden oluşma bir kitaptır. Thomas Bernhard’ın Olaylar isimli çeviri metninde, Ses Taklitçisi’nde olduğu gibi gazetelerin üçüncü sayfalarında görülen haberler işlenmiştir. Dehşet ve vahşet metinleri olarak da görülebilecek bu metinler, korku ve gerilim unsurlarını temel almışlardır. Figürler genelde melankolik, has ta, psikozlu ve çoğu da hayatlarından bezmiş, intihara meyillidirler. Farklı farklı meslek dallarından olan figürler iç sorgulamalara ve felsefi düşünmeleri uç noktalara kadar götürerek, bir nevi yaşamın ucuna, intiharın eşiğine yolculuklar yapmaktadırlar. Bu da korku ve gerilim unsuruyla birlikte okuyucu için dehşetin ve ürpertinin belirmesi anlamına gelir. Bu metinler konusu, içeriği bakımından ilginç metinlerdir. Bu açıdan bakıldığında Türkçeye 2002 yılında Babil yayınları tarafından kazandırılması bir kazanç olarak görülebilir.
Sarı’nın altıncı çeviri kitabı ise Peter Handke’nin İzleyiciye Sövgü-Kendini Suçlama’dır. Bu kitabın ortak çevirmenleri ise Dursun Balkaya ve Petra Tiedemann’dır. Birey yayınları tarafından 2002 yılında İstanbul’da basılan çevrilmiş tiyatro metni, Handke’nin işin içine olay örgüsünü katmayarak, dekorsuz gerçekleştirdiği birer konuşma metinlerini içerir. Handke’nin amacı dilin kendisini içerik yapmaktır. O, sahnelerde var edilemeyen gerçekliği dil aracılığıyla sahneye kazandırmaya çalışmaktır. Handke bu metinlerinde çağdaş tiyatronun yanılsama özelliğini kırar, oyuncular gözlemci, izleyiciler de oyunun konusu haline gelirler. Oyunun sonuna doğru izleyicilere sövülür. Handke’nin bu önemli metninin Türkçeye kazandırılması, Handke’nin sadece romanlarını ve öykü kitaplarını kendi dillerinde okuyabilen okurlar için mutluluk vericidir.
Ahmet Sarı’nın yedinci çeviri kitabı M. Abdullah Arslan’la çevirdikleri ve Babil Yayınları tarafından basılmış Jacques Derrida’nın Şiir Nedir? adlı eseridir. Jacques Derrida’nın Şiir Nedir? adlı metninde Fransız filozof Derrida’nın poetikası çevrilmiştir. Dili ağır, karmaşık olan, kelimelerle oynamayı, onlardan yeni şeyler türetmeyi seven Derrida’nın edebiyata bakışı, edebiyatı felsefeyle nasıl da harmanlayışı söz konusu edilir. Derrida’nın o yıllarda Türkçede pek bilinmediği ve eserlerinin de henüz çevrilmeyi beklediği düşünülecek olursa, bu çalışmanın önemi iyiden iyiye artar.
Sarı’nın sekizinci çeviri kitabı yine Şahbender Çoraklı ile gerçekleştirdikleri Hans-Georg Gadamer’in, Helmut Kuhn’un, Friedrich Nietzsche’nin Edebiyat Nedir? adlı metinde toplu poetikalarını ele alan bir kitaptır. Bu çeviri metni, üç Alman filozofun edebiyatı kendi değerlendirmeleri ile ortaya koyuşlarını ele alması açısından önemlidir. Gadamer, bu eserde edebiyatın felsefe ile ilintisini ortaya koyarken; edebiyatın Antik kökleri ve filolojik ardıl alanını Nietzscheci perspektiften; edebiyatın tanımı ve fenomenolojik bir olgu olarak birkaç metinde açılımını ise Kuhncu perspektiften görmek mümkündür. Bu çalışma da içeriği ve içinde barındırdığı filozofların metinlerinin önemi açısından, Türkçe’ye çevrilmiş önemli bir kitaptır. Kitap Babil Yayınları tarafından 2002 yılında Erzurum’da basılmıştır.
Sarı’nın dokuzuncu çeviri kitabı yine Babil yayınları tarafından Erzurum’da 2003 yılında basılmış Novalis’in Poetika adlı kitabıdır. Novalis’in poetikasında, Romantik dönemin bu önemli filozofunun ve edebiyatçısının fragmanlarında sanat üzerine yazdığı tüm fragmanlar derlenmiştir. Kitap, edebiyat, şiir, filoloji, sanat, estetik alanları üzerine tüm fragmanların derlenişi şekliyle bütüncül bir yapıt özelliği arz etmektedir. Novalis’in bu fragmanlarında, Romantik dönemin temel karakteristik özellikleri ile o ortam ve aura eşliğinde, şiir, sanat ve estetik görüşler verilir. Türkçede sadece Fragmanlar’ı bilinen Novalis’in poetika alanında tüm yazıları içinde bulundurması bakımından çok önemli olan bu kitabı Sarı, Şahbender Çoraklı ile birlikte Türkçeye çevirmiştir.
Sarı’nın onuncu çeviri kitabı sayılacak ve Gürsel Uyanıkla birlikte çevirdikleri kitap Immanuel Kant’ın Yaşamın Anlamı adlı çeviri metnidir. Bu kitapta, kitabın editörü Klaus Schulz’un da dediği gibi, Immanuel Kant’ın o yoğun dilini okurlara basitleştirme amacı güdülmüştür. Kant’ın bilinmesini ve tanınmasını sağlamak bu eserin amacını oluşturmaktadır. Bütün eserlerinden, okuyucuları sıkmayacak ve hepsinin anlayacağı sade ve duru dille bir seçki yapılmıştır. Kant’ın ölümünün 200. yıldönümü anısına çıkan kitap içinde: ‘Kendi Gücün, Kendi Sınırın, Kendi Ödevin, Kendi Gerçekleştirmen, Güzellik ve Sanat, Kadınlar ve Sevgi, Yaşam Bilgeliği’ gibi bölüm başlıkları yer alır. Bu kitap da, Kant’ı tanımak ve bilmek isteyen felsefe sever okurlara ve gençlere yol gösterici ve doyurucu bir kitaptır. Kitap Birey Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılmıştır.
Sarı’nın on birinci çeviri kitabı ise Fatma Öztürk Dağabakan ve M. Abdullah Arslan ile gerçekleştirdikleri Lewis Carroll’un Küçük Kızlara Mektuplar adlı çeviri kitaptır. Kitap, adı üzerinde Lewis Carroll’un mektuplarını içermektedir. Yaşadığı dönemlerde Caroll’un akademideki arkadaşlarının küçük kızlarına gönderdiği mektuplar çevrilmiş ve illüstrasyonlarla süslenmiştir. Kitap 2005 yılında Birey Yayınları tarafından da neşredilmiştir.
Sarı’nın on ikinci çeviri kitabı Gürsel Uyanıkla gerçekleştirdikleri ve Salkımsöğüt Yayınları tarafından 2005 yılında çıkartılmış Peter Sloterdijk’in Dünyaya Gelmek-Dile Gelmek adlı çeviri kitabıdır. Bu kitap son dönem büyük Alman filozofunun Frankfurt’ta verdiği poetik konuşmaları içermektedir. Doğmak, dünyaya gelmek ve dile gelmek arasında felsefi öğretisini geliştiren Sloterdijk’in görüşleri, beş okuma eşliğinde serdedilmiştir.
Sarı, 2005 yılında çeviri faaliyetlerine devam etmiş ve Adolf Muschg’un Edebiyat Terapi Olabilir mi? adlı kitabı Türkçeye kazandırmıştır. Bu kitapta İsviçre edebiyatının önemli yazarlarından biri olan Muschg’un Frankfurt üniversitesinde verdiği poetik dersler görülür. Edebiyatın sağaltıp sağaltmadığına, insanı iyileştirme sürecinde nasıl rol aldığına ve faydası olup olmadığına dair görüşler serdedilir. Kitap, Salkımsöğüt yayınları tarafından yayınlanmıştır.
Sarı 2005 yılında on dördüncü çeviri metniyle karşımıza çıkar. Hermann Broch’un Edebiyat ve Felsefe adlı çeviri kitabıdır bu. Kitapta, Avusturya’nın çok önemli yazarlarından biri olan Broch’un edebiyat ve felsefe arasındaki ilişkiye dikkat çeker. Bu çeviride de, bu iki disiplinin birlikteliği ve ilişkisi gün yüzüne çıkarılır.
Sarı’nın on beşinci çeviri kitabı Ludwig Wittgenstein’ın Renkler Üzerine Notlar adlı kitabıdır. Bu çeviride de Avusturya’nın en büyük filozofu olan Wittgenstein’ın renklerle ilgili görüşleri yer alır. Bütün renkler üzerine felsefi görüşler, sıcak renk, pastel renk ve bunların felsefi ardıl alanları dillendirilir. Kitap Salkımsöğüt Yayınları tarafından 2007 yılında basılmıştır.
Sarı bu tarihten sonra Thomas Bernhard’ın tiyatro metinlerine merak salmış ve Fatma Öztürk Dağabakan ve Gürsel Uyanık’la birlikte Bernhard’ın tiyatro eserlerini çevirmeye başlamıştır. Bunlardan ilki Sarı’nın ise on altıncı çeviri kitabı sayılacak Thomas Bernhard’ın Immanuel Kant adlı tiyatro çevirisidir. Bu eserde Bernhard’ın tanınmış filozof Immanuel Kant’ı kendi alımlaması ve algılaması ile bir deliye dönüştürmesi söz konusudur. Kendini dünyanın en büyük filozofu sanan başkarakter, papağanı ile gülünç bir karakter çizmektedir. Okurlar metin boyu bir gemi yolculuğunda Immanuel Kant’ın konuştuğunu, onun felsefesini okuduklarını zannederler, fakat yolculuk bittiğinde Kant’ın bir yerden başka bir yere gemi yoluyla nakledilen bir deli olduğunu ve tımarhaneye yatırıldığını sonradan fark edeceklerdir. Eseri De Ki yayınları 2007 yılında basmıştır.
Sarı’nın on yedinci çeviri kitabı Thomas Bernhard Ritter, Dene, Voss adlı tiyatro çevirisidir. Bu eserde Bernhard’ın, büyük bir filozof olan Wittgenstein karakteri ile oynadığı görülür. Wittgenstein gibi dünyaca meşhur bir filzofun Bernhardcı alımlanması söz konusudur bu dramda ve o da deli bir karakter şeklinde okurlara aktarılır. İki kız kardeşi ile arasındaki ilişki ele alınır ve her Bernhard karakteri gibi Ritter da biraz huzursuz, biraz şizoit ve oldukça da alıngandır.
Sarı’nın Gürsel Uyanıkla birlikte yaptıkları 2002 yılında Atatürk Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Yayınlarından, yani üniversite matbaasından çıkardıkları kitabı daha sonra De Ki yayınları 2007 yılında yeniden basmıştır.
Son olarak da Ahmet Sarı’nın Prof. Dr. Yılmaz Özbek’le birlikte yaptıkları on sekizinci çeviri kitabı Peter Handke’nin Kaspar adlı çeviri çalışmasıdır. Bu kitap 2007 yılında De Ki Yayınları tarafından basılmıştır. Çalışma, Handke’nin modern tiyatro başyapıtlarından biridir. Wittgenstein felsefesi eşliğinde örülen metin garip biçimiyle de dikkat çeker. Suflörlerin elinde bir kuklaya dönmüş Kaspar’ın dile getirilmesi için mücadeleler oyunun konusunu oluşturur.
Sarı, ülkemizde tüm Germanistlerin, Romanologların ve Anglistlerin bu bilim dallarını bir amaç olarak değil, Türkoloji bölümüne aracı kılmalarına inanmaktadır. Bu yüzden çeviri faaliyetlerine önem vermekte ve Hasan Ali Yücel’in Maarif Vekili olduğu dönemlerdeki çeviri faaliyetlerindeki kültürel hizmet ve devrimi de önemsemektedir. Bir dönem ve hala çeviri faaliyetlerine akademide gerekli değerin verilmediği görüşüne sahiptir. Türk aydınlanması için yabancı dil bilen insanların her alandan bu aydınlanmaya bir karınca titizliği ve şevkiyle çalışması gerektiği, ancak bu şekilde farklı ve çokça çevirilerle farklı kültürleri tanıma ve uygarlığı geliştirme olanağı bulabileceğimizi düşünmektedir.