Gökçe Özder – İçeriğin Estetikle İmtihanı
Edebi türlerin ne’liğine dair konuşmadığımız / konuşmamamız gereken bir çağda hikâye görünümlü şiirlere rastlamak ya da “görsel şiir” gibi farklı türlerin varlığı pek şaşılacak bir durum olmasa gerek. Artık edebiyat ne Aristo’nun Poetika’sındaki gibi sınırları kesin çizgilerle çizilmiş ne de Eski Edebiyat gibi kuralları belli bir yapı değil. (Aristo’nun Poetika’yı yazmaktaki amacının edebiyatın sınırlarını çizmek olmadığının farkındayım. Biz onu “sınır çizen” sayıyoruz ya madem öyle kalsın.) Bu türler arası geçişlilik elbette ki modernizmin getirdiği yeni yaşam tarzının sonucu olarak ortaya çıkmış bir durum.
Hakan Şarkdemir “Kahramanın Dönüşü / Modern Epik Şiir Üzerine” isimli kitabında modernizmle birlikte ortaya çıkmış bir tür olan modern-epik’in ne olduğunu ve özellikle Türk edebiyatında hangi isimlerin bu türde eser verdiğini inceliyor. Yaklaşık iki yüz sayfa olan bu kitap ilk bakışta “Modern-epik gibi yeni bir tür hakkında nasıl bu kadar şey yazılabilmiş?” sorusunu akla getiriyor. Nitekim kitabı okuyunca bu sorunun cevabını alıyorsunuz. Kitabın yalnızca ilk elli beş sayfası tam manasıyla modern-epik şiir türünden bahsediyor. Geri kalan iki bölümün başlıkları “Mükemmel Şiire Doğru” ve “Cesaretin Şiiri”. Bu başlıklar altında birbirinden büyük oranda bağımsız, çoğunlukla modern şiir etrafında örülmüş denemeler var. Bu açıdan kitap bir “off topic” örneği diyebiliriz.
Kitabın ilk bölümü ile diğer bölümler arasında yalnızca konu açısından farklılıklar yok. Kitabın başından sonuna doğru üslupta belirgin bir biçimde durulma mevcut. Modern epik şiir üzeri ne yazdığı bölümde Şarkdemir bol miktarda terimsel ifade kullanırken ilerleyen bölümlerde bu terimsel ifadelerin giderek kaybolduğunu görüyoruz. Bu durum kitabın bütünlüğünü bozuyor. Benzer şekilde kitaptaki yazıların formatında da bütünlük mevzut değil. Kimi yazılar adeta bir tez kadar “dolu” olmasına rağmen kaynakçanın belirtilmemesi, kimi yazılarda ise kaynakçanın yer alması bütünlüğü zedeliyor.
(Kuramsal metinlerin üslubu hakkında bir parantez açmadan edemedim. Geçenlerde Mahalle Mektebi dostlarından sevgili Abdullah Kasay ile bu konu hakkında konuşmuştuk. Okuduğumuz metin her ne kadar kuramsal da olsa fazlasıyla terime boğulmanın, “Aman günlük dil kullanmayayım, sonuçta ben kuramsal bir metin yazıyorum.” düşüncesine sahip olmanın biz okuyucuları çok yorduğundan dem vurduk. Akademik bir makale ya da tez haricinde dili bu kadar kasmak, yormak, örneklerden uzak tutmak, metne adeta çeviri metin zorluğu yaşatmak neden? Gerçekten merak ediyoruz doğrusu.)
Şimdi biraz İkinci yeni bilgilerimizi tazeleyelim. Turgut Uyar’ın Akçaburgazla Yekta’sını düşünelim önce, Cansever’in Çağrılmayan Yakup’unu ya da Ruhi Bey’ini, Karakoç’un Hızırla Kırk Saat’teki temsili Hızır’ını hatırlayalım bir de. Bu karakterlerin en büyük ortak noktası toplumdan dışlanmışlıklarıdır. Peki bu şiirlerin epik şiir olarak adlandırılmasını nasıl açıklayacağız? Epik kahraman toplumsal söylemi kendinde toplayan kişiyi temsil ederken modern-epik kahraman toplumsal söyleme ters düşer. Bu durum da Şarkdemir’in de belirttiği üzere yeni bir dünya algısıyla ilgilidir.
Modern epik şiirin bir diğer özelliği lirik, dramatik ve epik unsurlar arasındaki mesafenin ortadan kalkması ve modern-epik şiirde harmanlanmasıdır. Örneğin Akçaburgazlı Yekta’yı düşünelim. Geleneksel bir epik şiirde karakterin kişisel düşünceleri ön planda değildir. O, toplumun düşüncesini ve duygusunu kendinde barındıran kişidir. Sevdiği kadına olan aşkı ya da bir önceki gün yediği yemeği beğenmemesi okuyucunun umru değildir. Oysa Yekta sevdiği kadın için toplumun değerlerine ters düşmeyi göze alır. Onun kişisel duyguları okuyucu için önemlidir. Yine geleneksel epik şiirde genel anlamda bir dramatizasyondan bahsedemeyiz. Buna karşılık modern-epik şiir adeta roman biçiminde ve çoğunlukla çok fazla dizeden oluşur. Yani modern-epik şiir ilk bakışta geleneksel epik şiiri hatırlatsa da bu türden yapısal ve anlamsal olarak tamamıyla ayrılır.
Yukarıda da bahsettiğim gibi kitabın geri kalanı birbirinden bağımsız deneme / makale parçalarından oluşuyor. Bunların ortak özelliği modern şiire, özellikle de İkinci Yeni şiirine dair olmaları. İçinde güzel tespitler barındıran bu yazılar bilhassa şiirle ilgilenen ve işin kuramsal boyutunu merak edenlerin severek okuyacağı türden. Şarkdemir’in kimi şairlere yönelik duruşunun öznel değerlere yaslandığını düşünsem de edebiyat eleştirisinde bu durumun kaçınılmaz olduğunun farkındayım.
Şarkdemir’in kitabını içerik olarak beğensem de yapısal açıdan çeşitli sorunlar taşıdığını düşünüyorum. Bu duruma kimileriniz karşı çıkıp “Mühim olan içerik.” diyebilir. Fakat takdir edersiniz ki yemeği güzel yapan şey lezzeti kadar sunumudur da.