Berat Demirci – Turgut Cansever’in Gerçekleştirilmeyen Muhteşem”Selçuklu Mahallesi” Projesi
Bu faniden göçenlerimizi yola vurur, kabrin başından ayrılırız. Hayat devam eder; inancımız gereği üç günden maada yas tutmayız ama hüzün bakidir; hüznümüzle beraber yaşamaya devam ederiz. Az ya da çok arkasından sadaka-i cariye, hayırlı evlat ve insanların hayatını kolaylaştıran, güzelleştiren eser bırakanların defterleri kapanmaz. Turgut Cansever aramızdan, sayılanların tamamını gerçekleştirerek ayrılanlardandır… Evlatları, babalarının estetik ve mimarî anlayışını kudretleri yettiği yere kadar ve mutlaka sürdüreceklerdir. Gerçekleştirdiği eserler, yazdığı katmer katmer gül oylumlu kitaplar ise bugünün ve geleceğin sanatkârlarına ilham kaynağı olmaya devam edecektir. Ancak, kamuoyunun pek işitmediği, Turgut Hoca’nın tüm dünyanın gözlerini kamaştıracak bir büyük projesi boynu bükük ve mahzun öylece kala kaldı: Sivas Kale Evleri.
Büyük bir alçakgönüllülükle bir dönem Sivas Belediyesi’ne danışmanlık yapan Turgut Cansever, şehre çok şey kazandırmıştır. Az sayıda insana da olsa geleceğe umutla bakacak bir bakış açısı hediye etmiştir. O tarihlerde (1991-1993) belediye de çalışıyor olmamın verdiği imkânla şehre her geldiğinde daima yanında olma şansına sahip olduğum Turgut Cansever, ne kadar anlatılırsa anlatılsın bitirilemeyecek derinlikte bir gönül insanı idi. Tebdil-i mekânından sonra onu tanıyan ve hakkında yazan herkes; bilgeliğini, efendiliğini, sanatkârlığını samimi sözlerle ifade etmiştir. Ama işin esası: Öksüz yapıyı ustada bırakmamak, Kale Evleri projesini hayata geçirmek olmalıydı. Ağıtlanmak, yazıklanmak yerine; dikkatleri Kale Evleri’ne çevirmek mümkündü, belki hâlâ mümkün olabilir.
FOTOĞRAF
Kale Evleri projesi her şeyiyle tamamlanmış, gerçekleştirme safhasında bence aşılması zor olmayan engeller yüzünden Sivas Belediyesi girişinde uzunca bir zaman maket olarak kalmıştı. Belediye yetkilileri görülen lüzum üzerine(!) önce maketi gözlerden ırak bir yere kaldırdılar, sonra parçaladılar; keşke yapana iade etselerdi. Muhtemelen maketin herkesi karşılayan ve soran bakışlarından rahatsız olmuşlardı. Rahatsız olmamaları mümkün değil, gücüm sözden başka bir şeye yetmemesine rağmen ben dahi her gördüğümde kendimi mesul hissediyor ve bakışlarımı kaçırıyordum. Bir belediyenin üç işi vardır: Su, yol ve temizlik. Bu üç şey dışında Sivas gibi şehirlerin baş edilemez dertleri olmaz; fazla becerikli olmasına gerek olmayan bir başkan ve takımı az bir çabayla işi çekip çevirirler. Kale Evleri projesi, hayatı boyunca ve göçtükten sonra da bir belediye başkanının isminin hayırla anılmasına vesile olacak bir fırsattı. Üstünden üç belediye başkanı geldi geçti ve geçecek gibi de gözüküyor. Yerle yeksan oluşunda çok büyük emekleri geçen bir nadide şehri yeni nesillere hatırlatacak tek bir eserleri asla olmayacaktır… Apartmanlar, AVM dikecekler, yağmadan zar zor kurtardıkları arsalara birkaç çocuk parkı yapacaklar ve unutulup gidecekler;
Sivas Belediye’si bu işin gerçekleşmesinde adım atacak tek merci idi; ama yönetimlerin tamamı iki kulakları üzerine yatmayı tercih ettiler. Ehl-i kıble saydığım sağcıların Kale Evleri gibi bir projeye soğuk duracağını gençken tahayyül edemezdim ama ufuksuzluk ve çapsızlıklarının seviyesini işbaşına geçtiklerinde anladık. Bu projenin hâlâ gerçekleşeceğine, inanıyorum; yeni inşaat yasa ve tekniklerine uyarlanarak yeniden hayata geçirilebilir. Turgut Cansever’in kızı Emine Öğün Hanım bu projenin içerisinde idi ve maketini de bizzat kendisi yapmıştır ve mimar eşi Mehmet Bey’le beraber yardıma daima hazırdır.
Vazife sayarak etkililerin(!) dinlediği bir sohbette projeden söz etmiştim, paniğe kapılan müteahhit cephesi o muhitte arsam olduğunu yaymışlardı kentin aylaklar sınıfına… Hemen söyleyeyim bu kentte iki metrekarelik bir arsam bile yok, bundan sonra kale civarı gibi merkezî yerde olması ise hiç mümkün değil. Bu proje gerçekleşirse biliyorum ki, kirli çıkı rantçılar kuyruğa girerler ve oradan ev almak için kıran kırana yarışırlar… Varsın öyle olsun; en azından bir minik Türk Şehri, mazimizle gelecek arasına köprü olacaktır.
Usanmadan bir kez daha dile getirmemi dilerseniz bencilliğime verebilirsiniz. Çünkü hayattayken böyle bir şey gerçekleşirse, yaşadığım şehirde kazara ikamet etmediğime beni ikna edebilecek bir güzelliği dünya gözüyle görmüş olurum. Hepsi o kadar.