Zeynep Arkan – Uzak Yıldız:Ölüm Şili’dir
“Şiddet, sayılara ya da görüşlere değil, kullanılan araçlara dayalıdır.” *
“Hayatlarımızın iç içe geçmişliği hem dayanışmamızın kaynağı hem de birbirimize verdiğimiz zararın köküdür.”
Tanık olduğu şiddet ve kötülük karşısında insanın sorumluluğu tam olarak nedir? Şiddet, faşizm, nefret ve kötülük karşısında sanatçının tavrı nasıl olmalıdır? Sanatın veya edebi akımların suç kabul edilen şeylere yaklaşımı nasıldır? Sanatçı, entelektüel birey ve devlet arasındaki ilişki nerede başlayıp nerede biter? Şiddet ve sanat eylemleri arasındaki ilişki nasıl tanımlanır? Tüm bu sorular özgün tarzı ile Roberto Bolano’nun romanları sayesinde daima gündemimizde kalabilir.
Roberto Bolano (1953-2003), yazdığı romanlarda bir yandan anlatmak istediği ne varsa bir çırpıda anlatırken diğer yandan yazınsal sadelikteki çarpıcılığı açığa çıkaran biri. Latin Amerika edebiyatının sözünü sakınmayan, asi ve öncü şairi Bolano, şöhretini özgün üretkenliğine ve aynı zamanda erken ölümüne de borçludur diyebiliriz. İnfrarealist Şiir Akımı adı verilen oluşumda Meksika şiirinin kalıplarına bütünüyle karşı çıkarak sürrealist ve Dada izleri taşıyan yeni bir şiir hareketinin öncülerinden biri olmuştur. Meksika, İspanya, Amerika ve Şili’de yaşamış ve kendini “Latin Amerika’lı” olarak tanımlamıştır.
Roberto Bolano, roman yazmaya maddi koşullar sebebiyle başlarken kendisini üne ve ödüllere kavuşturacak bir maceraya giriştiğini biliyor olmalıydı. Dehasının kaynağı kendisi olan insan, edebiyatın yakın gerçekliği değiştirme ve üzerini istendiği şekilde örtme eylemini sürekli yerine getirdiğini veya yok ettiğini bilir. Şiirlerinden çok romanları konuşuluyor olsa da o, romanlarında çoğunlukla kişisel şiir deneyimini ve dönemin siyasi gelişmelerinden etkilenen edebi ortamlarını anlatır.
Uzak Yıldız ( Estrella Distante- Metis yay.) adlı romanı da Bolano’nun otobiyografisiyle örtüşen bir tarihsel akışa sahip. Şili’nin çalkantılı yakın geçmişine içerden ve entelektüel bir bakışla yazılmış bu roman Vahşi Hafiyeler’e çok benzese de aktardığı tarihsel dönem sebebiyle ondan daha karanlık bir yapıda. Roman kahramanları olan edebiyatçıların gündelik yaşamlarını, siyasi gelişmelerin odağında yaşadıkları aşk ve entrikaya bulanmış acılarını pek de yorumlamadan ve çemberi daima genişleterek anlatıyor. O’nun kahramanları kendi deyişiyle “uzaktan bakınca Hollywood kahramanları gibi”ler. Oysa hayatlarının en karanlık, en özel anlarına şahit olduğumuzda bu özgür, ışıltılı, şiirin yaydığı umut dolu ideallerle yaşayan insanlar sessiz yığınlara dönüşmekteler. Bu sessizliğe faili meçhul ölümler de dâhil.
Yakın tarihte son derece çalkantılı, kanlı bir darbeye şahit olmuş bir ülke olan Şili, Aymara dilinde “dünyanın sona erdiği yer” anlamına geliyormuş. 11 Eylül 1973 günü Salvador Allende’nin intiharı ile sonuçlanan müdahaleden sonra uzun yıllar tek adam olarak General Pinochet tarafından yönetilen ülke, demokrasinin CİA desteğinin de alınmasıyla alaşağı edilişinin bir göstergesi.
11 Eylül 1973’te Salvador Allende’ye karşı gerçekleşen General Pinochet darbesinin Şili’nin entelektüellerini de hedef alarak onları karanlık bir tarihe gömme girişimlerini Uzak Yıldız’da ilk ağızdan öğreniyoruz. Diktatörlüğün hedefindeki bu insanlar bir korku çemberi içinde, sebebini bilmedikleri olayların döngüsünde savruluyor. Şiir atölyeleri, toplantılar, yeni şiir akımları içindeki hareketlilik, siyasi çalkantılara karşı mesafesini sanatla koruyamayan bir şairler topluluğu, gerçekleşen darbe ile dağılıyor. Sürgün edilen, hapse atılan insanların yanı sıra sürgün edilmiş veya hapse atılmış zannedilen insanların toplu mezarları… Bolano, Pinochet darbesiyle tutuklanıp hapse giren ve daha sonra polis bir arkadaşı tarafından kurtarılan biri olarak olayları naklediyor. Tarihsel sıçrayışlar yaparak karanlıkta kalmış önemli olayları yeri geldikçe gizeme yer bırakmadan açıklıyor. Bu olayları naklederken hiçbir şekilde ajite etme, mesaj verme kaygısı olmadığını, insanları gözlemlediği şekliyle aktardığını görüyoruz. Ayrıntıları ve insanları seven bir gözlemciliği var Bolano’nun. Olaylar ve insanlar arasındaki bağlantıyı sayfalar sonra bile olsa bulup ortaya çıkarmamıza, kesintisiz bir anlatıcı olarak yardımcı oluyor. Bu aktarımlarda sıkça yer verilen sürrealist sanrılar, şiirsel eylemler dönemin karanlık günlerini ışığa kavuşturma arzusu olarak nitelenebilir. O günlere dair her kötü eylemin arkasındaki sessiz el, Alberto Ruiz-Tagle, darbeden sonra Carlos Wieder adıyla karşımıza çıkıyor. Yeri gelmişken belirtelim Bolano roman kahramanlarının isimlerini seçerken tesadüfi davranmıyor. Ruiz-Tagle adı, Şili’de saygın bir imajı olan nüfuzlu bir aileye ait. Aynı zamanda 1994-2000 yılları arasında Şili’yi yöneten cumhurbaşkanı Eduardo Ruiz-Tagle’yi de işaret ediyor olmalı. Darbeden önceki tarihlerde Şiir atölyesini yöneten Juan Stein, Amerikalı şair Gertrude Stein’ı akla getiriyor. Carlos Wieder ise darbe sonrası alınmış bir isim olarak romanda uzunca irdelenmekte. Anlatıcının şiir atölyesinden yakın arkadaşı olan Bibiano O’Ryan “Wieder” adını çağrıştıran Almanca tüm kelimelerle akrabalığını didikler ve her kelimenin anlamını çok manidar bulduğunu söyler. Wieder, özetle; karşı, Deccal, kanca, çürütme, karşı ihbar gibi anlamlara gelmektedir.
Uzak Yıldız, bir yok olma veya ancak değişerek hayata devam edebilmenin romanı. Ülkenin etkili bir şiir atölyesine devam ederken değişen iktidar sebebiyle görüşleri yüzünden son derece gizli, planlı bir şekilde yok edilen edebiyatçılar ile bu süreçte bu ölümlere önayak olduğu ortaya çıkan isimler arasındaki yakın bağ son derece ürkütücü. Şiir atölyesinin gözdeleri olan Garmendia ikizleri ile yakın ilişkisi olan Ruiz-Tagle, darbeden sonra şehirden uzaklaşıp taşraya teyzelerine giden Garmendia’ları ziyaret eden son kişi. Bu ziyaretten yıllar sonra evin yakınlarında bir toplu mezarda bu güzeller güzeli kızların ve akrabalarının kemikleri bulunana kadar herkes ikizleri kayıp zanneder. Bu yönüyle roman, Şili edebiyatçılarından birinin(Ruiz-Tagle), nasıl bir savaş makinasına; romantik bir âşıktan, nasıl bir acımasız katile dönüştüğünün hikâyesini de içeriyor. Yıllar sonra Carlos Wieder adıyla ortaya çıkan bu alaylı pilot ise gökyüzüne dumanla şiir yazan bir sürrealiste dönüşüyor.
Biyografisine göre, Roberto Bolano darbe sırasında Allende’ye destek vermek için Şili’ye geldiğinde tutuklanıp sadece sekiz gün hapiste kalıyor. İçerideyken sınıf arkadaşı olan bir polisin yardımıyla hiç işkence görmeden kurtuluyor. İşkence görmemesine rağmen, işkence yapılan insanlara şahit oluyor. Romandaki anlatıcı da bu biyografik düzleme uygun biçimde kısa süreliğine hapse düşüyor ve yakın çevresine nispetle hafif bir hasarla hapisten kurtuluyor. İşkenceye ve sıkıntılara bir “şahit” yakınlığında bulaşıyor. Yakın arkadaşı Bibiano O’Ryan ile olayların peşini bırakmadan, adeta bir dedektif gibi çözmeye çalışıyor. Romanın sonu da bu dedektiflik hikâyesi ile son derece örtüşerek Carlos Wieder’i yıllar sonra bir polise yardım etmek için teşhis etmesi ile son buluyor. Yaşanan tüm sarsıcı gerçeklikle birlikte gerçeküstü bir şiire adanmış zihinle kaybolmuş, sürgün edilmiş, öldürülmüş arkadaşlarını ve gökyüzündeki en uzak yıldızı aynı anda düşünen biri Roberto Bolano.
Şili’de darbeden sonra değişen “şiir”in Carlos Wieder tarafından üretildiğini söyleyebiliriz. Gökyüzüne, dumanla yazılan bu şiirler Latince asıllarına uygun olarak işleniyor. Ölüm övgüsü dikkat çeken şiirler, gökyüzünde rüzgârın etkisiyle hızla bozulan harflerden oluşuyor. Onlarca belki yüzlerce ölüme sebebiyet veren bu adamın, ölümün insanı ışığa ve barışa çağırışını gökyüzüne yazarak kirli bir meşruiyetin peşine düştüğünü görürüz. İnsanları umutla yaşatan şiir, insanları öldürenlerin de elinde stratejik bir aklanmanın aracı olabiliyor. İşin ilginç tarafı bu uçağın dumanıyla gökyüzüne şiir yazma olayını Bolano kitapta birden fazla yerde anlatmasına rağmen her defasında “sanrı” kelimesini kullanıyor. “1974 yılında sanrı görme az rastlanır bir durum değildi.” (s.78)
Uzak Yıldız’ın anlatıcısının gökyüzünde ilk defa şiirler gördüğü an, hapse düştüğü zamana denk geliyor. Hapishane avlusunda şahit olduğu bu gösteriyi mahkûmlardan gardiyanlara kadar herkes izliyor. Şaşkınlık ve hayranlık uyandıran bu hava yazısı gösterisi zamanla yaygınlaşıp anma törenlerinin vazgeçilmezi haline geliyor. Hatta bir gösteride Carlos Wieder, ülkesinin bayrağının yıldızını gökyüzüne çiziyor. Birçok Latin Amerika’lı şairden alıntı yaptığı gibi, kendi yazdığı mısraları da gökyüzüne yazıldıktan bir müddet sonra Şili antolojilerine giriyor. Wieder’in çevresindeki sürrealistler onu Şili’nin dikkate değer, önemli bir şairi olarak anıyor. İşte bu noktada Bolano’nun belki de “gökyüzündeki bu şiirler sadece bir sanrıydı, antolojilere giren o şiirleri Wieder’in yazdığı şüpheliydi” derken gerçek bir sürrealist gibi davranıyor ve hayatını adadığı sanata yeniden hizmet ediyordu.
* Şiddet Üzerine,Hannah Arendt,İletişim yay, Syf.63
* * Kötülük Üzerine Bir Deneme,Terry Eagleton,İletişim yay.Syf.
Wikipedia’ya göre Peru,Şili ve Bolivya’da yaşayan yerli Kızılderililer.