Gökçe Özder – Ahmet Sarı Şiirini Okuma Kılavuzu
Şairin lisanı ‘nesir’ gibi anlaşılmak için değil de, fakat duyulmak üzere vücut bulmuş, musiki ile söz arasında, sözden ziyade musikiye yakın, mutavassıt bir lisandır.” diyen Haşim’e hak vermemek ne haddimize? Fakat şunu da kabul etmemiz gerekir ki modern şairler, şiirde anlam derinliğini ön plana almış ve ‘ses’i ikinci plana atmıştır. Modern şairlerin anlam derinliğinin en önemli kaynağı ise metinlerarasılıktır. Metinler arasılık yazılmış diğer edebi eserlere yapılan göndermelerden oluşacağı gibi kutsal kitapları, mitleri, efsaneleri, tarihsel olayları da hatırlatabilir. Eski edebiyatta telmih dediğimiz bu söz sanatı modern şiirin de en önemli kaynaklarındandır.
Ahmet Sarı. İlk şiir kitabını 2010 yılında yayımlamış bir “modern” şair. “Şiir okumak, insanların hayatında bir yer tutacaksa öğrenilebilir bir şey olmalıdır. Bir insan şiir okumayı seçmişse, bu okuma süresince ve sonucunda kişiliği, kimliği ve yeryüzünde sahip olduğu yer bakımından şiirden bir kazanç sağlamayı düşünüyorsa, yapacağı bu işi tesadüflerin umursamaz akışı içinde değil de, kararlılık içinde gerçekleştirme yolundaysa o insanın şiir okumak için bir kılavuza ihtiyacı vardır.” der İsmet Özel, Şiir Okuma Kılavuzu’nda. Bu yazı da Ahmet Sarı okumaya niyeti olanlar için bir kılavuz, henüz onu tanımayanlar içinse tanışmak için bir vesile olur belki.
Ahmet Sarı’nın 2010 yılında yayımlanan ilk kitabı Allah Ağrısı ile 2011 yılında yayımlanan ikinci kitabı Ahmed’e Konmaya Çalışan Bir Sineğin Arzusu, birbirine çok yakın izlekli şiirlerden oluşur. Yazımın başında belirttiğim noktaya geri dönersek; Ahmet Sarı da diğer “modern” şairler gibi metinlerarasılığı şiirlerinde sıkça kullanır diyebiliriz. Sarı’nın şiirlerindeki göndermeleri anlayabilmemiz için öncelikle iyi bir Kuranî bilgiye ihtiyacımız var. Zira onun şiirleri, kitaplarının epigraflarından itibaren çeşitli ayet ve peygamber menkıbelerine dayanıyor. Bu haliyle şiirler Müslüman bir varoluşçuluk portesi sunuyor. Öte yandan Hıristiyanlık literatürüne ait kimi kavramların da şiirlerinde yer aldığını görüyoruz. “Ete Saplı Elma” şiiri bu göndermelerin en belirgin olduğu yerlerden birini oluşturuyor. Tasavvuftan da beslenen şiirlere sahip Sarı. Kayra, ney, neyzen, elest gücü, mecnun, yine sık sık kullandığı ifadeler. Bunların derinliğini bilmeden şiirleri tam manasıyla anlamak zorlaşıyor. Sarı, karşısında iyi bir okur görmek istiyor belli ki. Çoğunlukla tarihsel anlatılardan beslenen şair; kurt adam, Dracula, zombi, global ekonomik kriz, lümpen sınıf, işçi sınıfı, dördüncü dünya savaşı, mc donalds, burger king, coca cola, mercedes gibi “modern” terimleri de atlamıyor.
Ahmet Sarı yalnızca bir şair değil. Aynı zamanda akdemisyen ve öykücü. Şiirlerinde bu iki kimliğin de yansımalarını görmek mümkün. Öykücülüğünün getirmiş olduğu “öyküleme” hâli çoğu zaman şiirlerine de yansıyor. Birçok şiirinin peygamber menkıbelerine dayandığını düşünürsek bu durumun meydana gelmesinin çok doğal bir süreç olduğunu söyleyebiliriz. Akademik kariyerini Alman Dili ve Edebiyatı üzerine sürdüren Sarı’nın bu kültür ve edebiyata çeşitli göndermeler yapması da şaşırtıcı değil. Kafka’yı ve onun böceğini yahut Wayzeck’i bilmeden Sarı’nın şiirlerini tam manasıyla anlamak mümkün değil. Hatta çoğu zaman bilmek de yetmez, Kafka olmak gerekir. Bunun en önemli sebebi tabii ki şiirlerdeki varoluşçu atmosferdir.
Buraya kadar bahsettiklerimin büyük oranda Sarı’nın ilk iki şiir kitabı için geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Son şiir kitabı, 2013 yılında yayımlanan Seherde Serçenin Gördüğüdür’e baktığımızda metinlerarasılığın belirgin ölçüde azaldığını görüyoruz. Ayrıca şairin gönderme yaptığı metinlerde de değişiklikler söz konusu. Bu metinler şiirde görmeye pek alışık olmadığımız şarkı ve türkü sözlerinden oluşuyor. Buradaki şiirleri tam olarak anlayabilmek için gönderme yapılan şarkıları iyi bilmek şart oluyor. Özellikle üslubunda değişiklik yapan Sarı’nın şiirlerindeki varoluşçu izlek ise son kitabında da devam ediyor.
Birçok yayınevi yazarların ve şairlerin kısa hayat hikayelerini kitapların köşesine iliştirmekten bile imtina ediyor. Oysa bu hayat hikâyeleri eserden bağımsız düşünülemez. Her şairin şiir okuma kılavuzu büyük oranda bu önemsenmeyen kısa metinlerde saklıdır.