Hakan Yaman – 8 Temmuz’da Ölmek
“Hayatta en korktuğum şey
8 Temmuz’da ölmektir.”
Nazmi Hayreddin Efendi
Merhaba, iyi günler, ben Ayşe. Bugün 7 Temmuz, benim doğum günüm. İnsan bu yaşa gelince hâlâ doğum gününde heyecanlanır mı demeyin, zaten heyecanlı falan da değilim. Bir de yaş deyince, kaç yaşında olduğumu biliyor musunuz ki? Bundan elli beş yıl önce Konya’nın Ilgın ilçesinde doğmuşum. Çocukluğumdan hatırladığım, Şeyh Bedreddin Türbesi’nin bahçesinde oynadığım, bizim halimizin vaktimizin pek yerinde olmadığı, sıska bir kız olduğum ve babamın sürdüğü Brill marka otobüs gibi şeyler. Nasıl kötü bir şeydi o öyle, her binişimde içim dışıma çıkardı.
Uzun yıllar oldu, biz Ilgın’dan Adana’ya taşınalı. Babam otobüsten kamyona terfi etmişti, biz de Ilgın’daki harabeden Kiremithane’deki kulübeye.
Biz iki oğlan bir kız, üç kardeş, babamızın “Çocuklarım okuyup da benden daha iyi bir hayat yaşasınlar, gerekirse ceketimi satarım!” felsefesi mucibince okuduk. Babamın -muhtemelen satsa pek para etmeyecek- ceketinin satılmasına da hacet kalmadan. Ne kadar da zaman geçmiş aradan, insan düşününce bir garip oluyor.
Durun da bir posta kutusuna bakayım hele. Hımm, hım, Kiremithane Entomoloji Derneği ve Akdeniz Ünivesitesi Mezunları Derneği’nden iki doğum günü tebriki… Bu ruhsuz, kişiliksiz, herkese yollanan matbu mektuplardan hiç hoşlanmıyorum. Ama en azından onlar hatırlamışlar, buna da şükür.
Birazdan Ali Bey de arar kutlamak için. Sağ olsun hiç aksatmaz yıllardır. Ali, bey dediğime bakmayın, 981 yılında kayıt yaptırdığım Akdeniz Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nden bir arkadaş, daha doğrusu gizli âşığım.
Bu Ali ömür adam vallahi. Yahu beş sene beraber okuduk, hem ben biliyorum hem cümle âlem beni sevdiğini, neden hâlâ saklarsın ki? Çekingen bir çocuktu, Kıbrıslıydı Ali. Naciye benimle az dalga geçmezdi o zamanlar, bak yine seninki geliyor, şapşal falan diye. Ben okuyayım diye, okulun edebiyat kulübü dergisinde şiir filan yayımlardı. Şiirleri pek matah şeyler değildi ama bana yazılıyor duygusu güzel bir şeydi. Ee genç kızdık, beğenilmek istiyordu içimizden bir parça. Bunu itiraf etmek zannımca 2018’de bile ayıp sınırlarına giriyor.
Velhasıl okulu bitirdik; o memleketine, Magosa’da bir lisede çalışmak üzere gitti, ben de Adana’ya döndüm.
Birkaç yıl sonra hiç beklemediğim bir zamanda bir mektup geldi Ali’den, halimi hatırımı soruyordu. Benim ilk tayinim Arpaçay’a çıktığından zor olmuş adresimi bulmak. Bir arkadaşı vardı Kurban adında, kendi gibi müteşairden. Ondan almış haberimi. Kurban Adana’da bir dersanede çalışıyordu ve tatillerde yolda, sokakta karşılaştığımızda laflıyor, eski günlerden konuşuyorduk.
Belki üç sene sonraydı, yine bir mektup aldım. Londra’dayım diyordu, iki yıldır bir lokantada çalışıyorum diyordu. Neden bir biyoloji öğretmeni Londra’da lokantada garsonluk yapar, anlamasam da önemli değildi. Ne de olsa ben Akseki’deyken o Londra’da yaşıyordu ve güzel bir yer olmalıydı. Sonra tekrar kesildi mektuplar.
Vakit neredeyse akşam oldu ve bu adam hâlâ aramadı beni. Halbuki on yıldır hiç aksatmamıştı. Öğleden sonra ikiyle üç arası telefon çalar ve doğum günüm kutlanır. Unutmuştur belki, belki bir işi çıkmıştır. Birazdan eminim arar.
Dönmüştu Ali Kıbrıs’a tekrar fakat mektup bu sefer elektronik yoldan ulaştı bana, zaman ilerlemiş, doksanlı yılları yaşıyorduk. Tavukçuluk yapıyormuş. Bir gün yolum düşerse çoluk çocuk beklerlermiş Gazi Magosa’ya. Telefon adres değiş tokuşunu gerçekleştirdik bir daha. Bilmiyorum ben niye aldıysam, hiç aramam ya neyse.
Saat 6:38 ve hâlâ telefon çalmadı. Unutulmak kötü şey!
Ben 2007’de emekli oldum ve Kiremithane’ye baba ocağına geri döndüm, ardımda 20 küsur yıllık öğretmenlik, iki oğlan ve bir koca bırakarak. İçimdeki kelebek sevgisini hobi yapıp bir dernek bile kurdum burada: Kiremithane Entomoloji Derneği.
Yok yok böyle olmayacak, bu adam niye aramıyor ayol beni, meraktan çatlayacağım. Ben arasam 35 yıllık gizli âşığımı bir kez, herhalde ayıp olmaz. Hem belki gücenmiştir ya da hasta falandır değil mi? On üç yıldır aksatmayan adam ne oldu da aramıyor? Gerçi son konuşmamızda sesi bir hayli yorgun geliyordu ama hangimiz gençleştik ki? Hem benden 5 yaş büyük hem de bunca yıllık sigara müptelası.
Nerdeydi bu telefon defterim benim… Adı buralarda bir yerlerde olacak, hah buldum: Ali Değirmen.
-Alo kiminle görüşüyorum?
-Kimi aramıştınız?
-Ben Ali Bey’i aramıştım!
-Kimsiniz?
-Ben okuldan arkadaşıydım. Ayşe Ağlamaz.
-Ayşe Hanım babam sizlere ömür Hakk’ın rahmetine kavuştu!
-… Nasıl, neden, ne oldu?
-Akciğer kanseri. Doktorlar kurtaramadı, geçen sene bu ayda, daha doğrusu 8 Temmuz’da vefat etti.