Hasan Arslan – Çağ Ezer, Sohbet Diriltir
Anacığıma…
Muhammed Aleyhisselam’ın yeni doğmuş çocuğun damağına, önce kendi ağzında yumuşatıp sonra mübarek elleriyle sürdüğü hurma tadıdır sohbet.
Tadı damağımızda kalır. Ruh emer sohbetin memelerinden. Ana sütü gibi ak olan sohbet, çağın zehrini soluyan insana ab-ı hayat bahşeder. Sohbetten izler, işaretler taşıyan zaman da katılır sohbete. Kendi sırrının anlaşılmasına katkı sunar. Zamanın desteklediği sohbet ömrün ziyadeleşmesine, fikrin arınmasına, ruhun neşe bulmasına doğru yüceltir insanı.
Hayatın amacı, varlığın nedeni göz kırpar, el eder bakışları donuk çağ insanına bu sohbetler zamanında.
Kalp kalbe dokunur, kalp kalbe akar, kalp kalbi yoğurur.
Ruh ruhu arar, ruh ruha ulaşır, ruh ruhu anlar, tanır, sayar, sever, sevgili kılar.
Anlamak güzeldir, tanımak da. Sevilmek güzeldir, sevmek de. Bu güzellikler bağının reyhan kokusudur sohbet; teni, ruhu, zihni bu reyhan kokusu kuşatır. Bu koku insana çocukluğun masumiyetini hatırlatır yeniden. Kör kuyulara ip sarkıtır sohbet bilmeden tasarlamadan, Yusuf’a ip sarkıtan kervanın sucusu saflığıyla tutar insanın elinden çıkarır gün yüzüne.
Ruhun, aklın, gönlün ve fikrin şifasıdır sohbet. Sohbet insanı büyütür, kederini anlamlı hale getirerek, anlamlı hale gelen kederin altında ezilmeden büyütür insanı. İnsan kederle büyür. Sohbet tarihin, toplumun, insanın aşkın kederine bir anlam katar, altında ezildiği yazgısına bir kapı aralar, tutar elinden insanlığın engellerini aşması için yüreğine güç, aklına zindelik, ruhuna aşk üfler. Sohbet olgunlaştırır dona uğramış ham meyveyi, katılaşan kalp ateşte pişirilir, yeniden yeşermesini, yeşillenmesini, dal budak salmasını sağlar; insanlığın ulu çınarının göğe doğru serpilip boy atması, muhteşem gölgesiyle çevreyi kuşatması arzulanır. Yaraları sarar sarmalar, onarır. Kurumaya yüz tutmuş filize can suyu olur yeniden bir daha. Toprağın çakıllarını ayıklar, toprağın özüne ulaşır, güneşin ulaşmasını sağlar her insanda bulunan, ama yeteri kadar özen gösterilmediği için çoraklaşmaya yüz tutmuş insan toprağını besler, onu havalandırır, hareketlendirir, doyurur ve has toprak kılar varlığı topraktan olan insanı.
Zamanın bereket bulduğu anda söz sohbete dönüşür, bulgurun taşları ayıklanır bu sofrada, ayrık otları temizlenir ruhun tarlasında. Toprak temizlenmeden, fikir arınmadan ruh merdiven basamaklarında yol kat edemez. Yolda sırtımızın desteği olur yüce dağlar gibi, zedelenmiş omurgamızın iliği olur, dikleştirir insanlığın onurunu, hayat neşesi katar ezilmiş, küçülmüş, sığlaşmış bakışlarımıza.
Yol kat eden insan yol hakkında derinleşir, yola çıkmayı göze alabilenler ardındakilere yol tarifinde bulunabilirler doğallıklarını yitirmeden, ezmeden, ezdirmeden. Ezilenler anlar ezilmişliğin korkunç sillesinin insanda oluşturduğu derin yarayı.. Dağı aşmaya cesaret edenler ümit verebilirler yolun başlangıcında ümitleri tükenenlere.
Her insan tüm zamanlar bütününde yeniden yola çıkmak durumunda kalır onca yolu aşmasına rağmen. Mürşit yeniden mürit olur. Asıl olan yolun mürşitliğidir. Yol mürşidi müridi, müridi mürşit kılar. Böylece sohbetin sürekliliği her dem tazelenir, boyutu kulvar kulvar farklılaşır insanlığımızın derinliklerine doğru akar yağmur gibi…
Ve çağ ancak ezmek için vardır. Sindirmek, sıradanlaştırmak, vatandaş kılmak için vardır çağ.
Çağ ezer, sohbet diriltir.
Gönül yangınına dökülen şifa suyudur.
Alabora olmuş ruha can simidi.
Enginlerde kaybolmuş fikre, sığınılacak limandır dost sohbeti.
Başımızı sokabileceğimiz saadet hanesidir.
En bereketli okuma biçimi olarak sohbet; samimi ruhların, düşünceyi azık edinmiş insanların harcıdır. Ancak onların kelimeleri, cümleleri duru bir su kıvamında akar sohbet suretine bürünerek.
Ruh ruha karışır, akıl akla dost olur.
Çıplak kılar sohbet.
Hakikatin çıplaklığı elbise olur, örter ayıp yerlerimizi.
Ateşin, İbrahim’e esenliğidir sohbet.
İsa’nın nefesidir, ölü bedene hayat veren…
Musa’nın asasıdır, Kızıldeniz’i ikiye yararak köleleri heyecanlandırıp hürriyete yol açan…
Sohbet acıya katlanabilecek donanımla donatır insanı. Sohbet sofrasına oturan insanın acısını hüzne, hüznünü hakimane bir bakışa doğru çevirir insanın gözbebeklerini.
Sohbet saatlerinde süslenir insan kendine vakit ayıramadığı çabuk geçen zamanlar aralığında. Zamanı tambur dokunuşları ile okur sohbet. Sözün müziği oluşur bu zamanlarda. Kelimeler akla ve ruha doğru yol alır bu zamanlarda. Tam da olması gereken yerde sahne alır bu kelimeler.
Çağ ezer, sohbet diriltir.