Hasan Karataş – Posasını Çıkarmak, Posasını Almak
Posa, özü alınmış olan demek, kısaca. Posasını çıkarmak deyince özünden hiçbir şey bırakmamak anlıyoruz. İnsafsızca yapılan yani. Bir “niyet” vardır bunda bile denebilir. Kıpırdayacak hali kalmayıncaya kadar yıpratmak. Halbuki posa kelimesinin anlamından yola çıkarak düşünebilsek posa çıktığında özü kalacak. Lakin tam tersi, öz öldürülmüş oluyor. Bu durumu başka şekilde söylemeliyiz: Posasını almak.
Demir kaynatıldıktan sonra erbabının “cüruf” dediği kısma birkaç tıklanırsa çekiçle, kaynağın esası ortaya çıkar, parlar durur. Hele ustası iyi çalışmışsa su dalgacıkları gibi kaynak katmanlarını görürsünüz. Orda estetik vardık. O estetik ustanın elindendir.
Estetik her işte göze çarpar. Bir ölçüsü de yoktur bunun. Ama işi yapan hakkında da açık işaretler barındırır.
Ahşaptan elde edilen herhangi bir figür ya da desen ortaya çıkıncaya kadar yontulanlar aslında posadır sanatçısına göre. O posasını çıkarmamıştır, posasını almıştır. Bu işlemin sınırı sanatçısının hissedişi derecesindedir. Bunu eleştirenler olabilir, olacaktır da.
Ama eleştirmenler posasını çıkarmamalı. Posasını almalı. Dedik ya eserin özünü ortaya koymak posasını almaktır; posasını çıkarmak değil.