Hüzeyme Yeşim Koçak – Sonuç
Biz “sonuç” odaklı hareket ederiz. Varılan sonuçlara göre de yorum yaparız.
Fakat sonucun son ucunu pek düşün(e)meyiz. Bir anlamda haklıyızdır da. Çünkü hayat, somut ve sabit gibi gözüken o göstergeler üzerinde yürür.
İhtimalleri tümüyle düşünmek imkânsız ve gereksizdir. Aksi takdirde mümkün olduğunu düşündüğümüz sayısız muhayyel sonuç karşısında takılır, saplanıp kalırız.
Düşüncelerin sonu, ucu bucağı bulunmadığından, bazen kördüğüm eder, elimizi kolumuzu, son uçları da bağlarız.
Sizin elde ettiğiniz neticeyi; dışarısı, “başkaları” değişik açıdan ele alacak, apayrı tefsir edecektir herhalde. Çünkü görünenin, gösterilenin dışında bir hakikat vardır.
Ölçü, bilinç, birikim ve tecrübe, bir “netice” olan fikri değiştirebilecektir.
Gene işin hitamına, geride kalmış sonuçlara bakışımız da farklıdır.
Sonuçlar bizi yönlendirir. Böylece kendimize, öngörü ve başarımıza göre yeni hedefler tayin ederiz.
Ayrıca bizi sebebe, nedenlere de götürür. Bu bakımdan, büyük mânâlar yüklediğimiz gaye ve tercihlerimiz, yönelişlerimiz önemlidir.
Kafamızda planlar yaparken, olumlu sonucu kolayca görür ve harekete geçeriz. Düşünce, hayal hürdür ve hayattan istediğini, umduğunu beyinde genellikle elde eder.
Hülyanın güdümünde kolay, çabuk neticeler alırız. Fakat ümitle, eyleme geçildiğinde, herhangi bir işten bazen istediğimiz neticeyi almak, düzlüğe çıkmak mümkün olmaz. Tatbikat ve gerçekler farklıdır.
Kiminde seneler sonra yaptığımız işin bereketini görürüz. Sonuç, sonucu; eylem eylemi doğurur yaşadığımızca.
…
Olayların, hikâyelerin ne çok ucu olduğunu anlayamayız.
Bazılarının bir son(uç) halinde ve hikâye içinde hikâye olan hayatta hedefe varıp neticelendiğini; neyin ne zaman canlanacağını, birtakım izlerin derinliğini, çapını, göstergelerin neye delâlet ettiğini; bazı hikâyelerinse nasıl tezahür edeceğini, biteceğini asla bilmediğimizi…
Olayların sıcaklığında ortaya çıkan ilk netice, yorum ve tepkilerin aslî sonuç olmadığını; değişik yönlere, apayrı noktalara gideceğini ve gelecekteki bir “Ben’in” hadiselere bambaşka hükümler verip değerlendirmeler yapabileceğini kestiremeyiz.
Siz tâlîsine bakar ve kapılırsınız. Fakat esas sonuç ileride, istikbaldedir.
Günlük, gelir geçer işlerde alınan sonuçlara verdiğimiz önemle, uzun vadedeki hedeflerimizden çıkan neticeye bakışımız başkadır.
Değişim, ilerleme, koşullar farklı algılama ve hissiyat uyandırır. Biz ve şartlarımız; bakış, konum, duruş değiştikçe sonuçlar ve okuyuşlarımız da ayrı bir kisveye bürünür, uçlar açılır veya sarılır.
Bazen vardığımız neticelerin ne kadar mühim olduğunu fark etmeyiz. Doğru uçlara ulaştığımızdan emin olamayız ya da.
Gelinen yer, dikliğimiz kadar; takip edilen yol, yöntemlerimiz de su götürebilir, kuşku uyandırabilir.
Gene bazı bilgi ve verilerden, öngörü ve tecrübelerden -fiiller kanalıyla- sonuçlara ulaşırız. Fakat bilginin ne’liği, sağlamlığı şüphe konusudur.
Sırat gibi kıldan ince düşünceden geçerken; düşüncenin saflığı, şaşmazlığı ve hâlisiyeti de muhasebe konusu edilebilir.
Aklımızı ve duygularımızı karıştıran, gönle, beyne saldıran pek çok dış unsur, güç vardır. Ancak, bizi tutkulu, şahsî neticelere erişmekten alıkoyan “Dünya ENGELİ”; üzerine varılıp basıldığında, değerlenme ve olgunlaşmayı sağlayan en önemli vasıtadır.
Son uç’lara ise belki dikkat etmek gerekecektir. Bazen sivrileşerek batıp yaralayabilir.
Kimilerince önemli, göreceli, ulaşılması zor bir hedef olan; bireysel gelişim, istikamet, kemâl de bir sonuçtur.
Ölümse, bizi külliyen içine alan bir sonuçtur.
Son kertede tüm benliğimiz, varlık; bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.