Mahmut Sami Aldur – “Hırsız Var!”
İtirazlarımızı çaldılar.
İdeallerimizi rafa kaldırdık.
Doğru olanın, olması gerekenin peşinde olmaktansa olup bitene razı olduk ve sahnelenen oyunda kendimize bir rol aradık.
Postlarımız genişledi, gönüllerimiz daraldı.
Adımızın önündeki unvanlar uzarken günahla aramızdaki mesafe kısaldı.
İbadetler bir ritüelmişçesine seyirlik, siyaset egolara imtiyaz sağlayan bir araç.
Bunu biz yaptık.
Konfor istedik, sükse aradık.
Oysa ne de samimiydik aramızdan birileri ‘iktidar’ olmadan evvel.
Paranın gücüne değil duanın hikmetine inandığımız, ‘hiçbir ağabeyin kefaletine değil Allah’ın adaletine’ güvendiğimiz günlerin tadı bir başkaydı.
İçtenliğimizden taviz vermezdik hiç.
Zulümlereydi itirazımız.
İnsanı ‘iş gücü’ değil ‘eşrefi mahlûkat’ bilirdik.
Holdinglerimiz yoktu, vicdanlarımız ve imanlarımız vardı.
Bizim itirazımız sesin kısılmasına, sözün kesilmesine, erdemin kovulmasınaydı.
Televizyonlarımız, gazetelerimiz, radyolarımız ve dergilerimiz yoktu.
Söyleyecek sözümüz vardı.
Kalemler satılık değildi.
En zenginimiz en yoksuldur şimdi.
Belki pahalı elbiseler giyen birileri var aramızda.
Ama eski heyecan yok yüreklerimizde.
En güçlümüz en merhametten yoksun…
Yüzde yüz sentetik hayatlarımızın bize ait olmayan ilişkilerinde bocalıyoruz.
Ne haldeyiz sahi?
Vurgun yemiş bir kervanın şaşkın neferleri gibiyiz.
Ne kadar bağırsak az.
Hırsız var!
Öylesine apaçık ve aşikâr ki!
Sanki bile isteye, güle aldana geldik oyuna…
Yerlerine tamahkârlığımızı azdıran imtiyazlar bırakıp itirazlarımızı çaldılar.