“Şangırt!”
– Eyvah!
– Ne oldu hanım?
– Ne olacak bey, yaramaz haytalar yine camı kırdılar.
– Hay Allah. Ne yapalım, sağlık olsun hanım, canları sağ olsun. Mahallede çocukları bir araya getiren tek oyun futbol kaldı. Onu da arabalardan daralan küçücük sokaklarda oynamaya çalışıyorlar. Her taraf beton yığını… Ne yapsınlar, takım nedir, paylaşma nedir, oyun nedir, bilmediklerinden, oyunları topa düzensiz ve dengesiz vurmaktan ibaret kalıyor. Ee bir de saha olmayınca… Kaçınılmaz son, camlar şangır şungur iniyor. Gerçi şimdikilerin oyundan anladıkları bilgisayar oyunları, paylaşma dedikleri facebook. Sabahtan akşama, akşamdan sabaha, internet başında sohbetler edip sanal oyunlar oynuyorlar. Sanal yaşıyorlar hanım, sanal!
– “Eyvah bu bâzîçede bizler yine yandık!” desene…
– Biz değil de böyle giderse bu çocuklar yanacak. Ülfet, ünsiyet, gerçek dostluk yenilecek. Bir şeyler yapmalı.
– Cam için?.. Değil tabii, anladım. Ne yapılabilir ki?
– Ha tamam buldum. Hanım, şu bizim baba yadigârı ev var ya, diyorum ki, oranın genişçe olan avlusunu ve o mütevazı bahçesini oyun alanı yapalım, ne dersin? Mahallemizin oyun yeri olsun. Güzel olsun her şey, hayrolsun.
– Tamam, Hasan Bey, sen nasıl istersen öyle olsun.
………
– Kubilay, Abdullah, Vural, Akif… Neredesiniz?
– Neredesiniz oğlum, saatlerdir sizi arıyorum. Bilgisayarın başında Ogame, Ikariam. Travian, Knight, Fifa oynamaktan sıkıldım arkadaş. Birbirimizin yüzünü “webcam”den görür olduk.
– Haklısın Mehmet, biz de aynı dertten muzdaribiz. Ama ne yapalım oynayacak yer mi kaldı? Futbolu bile şu daracık sokaklarda oynuyoruz. Kaç oldu cam çerçeve kırdığımız. Valla babam ‘bir daha olursa sokağa salmam’ diyor. Biz de başka oyunlar oynayalım, pencereleri kırmayacağımız. Mesela çamurdan kaleler yapıp kendi köyümüzü kuralım Travian’deki gibi.
– Hem hepsi tamam da Abdullah, bizler sanal oyunlardan başka oyun bilmiyoruz ki. Kim öğretecek bizlere eskiden oynanan mahalle oyunlarını, çocuk oyunlarını arkadaş. Koca mahallede yok mu oyun bilen?
-…………………………………………….?
– Buldum. Hasan amca var. Hasan amca bizlerle konuşmayı se
ver, bizlere oyun misali bilmeceler sorardı. Ona gidelim. Belki de daha başka oyunlar vardır zihninde, bize öğretir. Ne dersiniz, gidelim mi?
– Tamam, bize uyar, gidelim.
– Hasan amca, Hasan amca, selamün aleyküm.
– Aleyküm selam çocuklar, hayırdır?
– Hayır, Hasan amca hayır. Bu gidişe bir hayır demek lazım. Oynayacak yerimiz yok koca mahallede. Apartmanların arasına sıkışıp kaldık. Bir tek sizin şu eski ev kaldı. O da giderse eskiye dair bir şey kalmayacak. Hem yer bulsak da oyun bilmiyoruz futboldan başka. Onu da… Size karşı çok mahcubuz. Siz bize oyunlu sorular sorardınız. Düşündük ki amcamızda başka oyunlar da vardır. Bizlere öğretir.
– Estağfurullah, tevafuk oldu çocuklar. Sabah da aynı konuyu yengenizle konuştuk. Biz de üzülüyoruz sizlere. Bunun için de orayı siz yeşeren fidanlara tahsis edip oyun alanı yapmaya karar verdik. İster futbol oynarsınız ister sizlere öğretmeye çalışacağım oyunları.
– Yani kabul ediyorsunuz, öyle mi?
– Elbette çocuklar, şeref duyarım çocukluğumuzun oyunlarını sizlerle paylaşmaktan. Arkadaşlığı dostluğa götüren, paylaşmayı öğreten, kaynaştıran o güzelim oyunlar, ‘Yerden Yüksek, Köşe Kapmaca, Mendil Kapmaca, Dombili, Mors’ ve daha niceleri. Merak etmeyin hepsini öğreteceğim sizlere. Hadi gidelim eski eve.
– İlk olarak Dombili oyunundan başlayalım. Bazı yerlerde bu oyuna dokuz taş oyunu da denir. Oyun sayışmayla belirlenen iki takımla oynanır. Oyun alanına çizilmiş ve tam ortasına üst üste dokuz taşın dizili olduğu bir daireye, on, on beş metre uzaklıkta bir çizgi çizilir. Oyuna ilk başlayacak takımı belirlemek için, yeniden bir tekerlemeyle sayışma yapılır.
“Ooooo
İğne iplik
Derme diplik
Çelik çubuk
Al çık, balçık
Sana dedim
Sen çık.”
(Seçilen takım, çizginin ardında yerini alır. Diğer takım ise dairenin arkasına sıralanır. Seçilen takımın oyuncuları, sırayla ellerindeki topla atış yaparak daire içerisinde dizili olan taşları devirmeye çalışır. Oyuncu sayısı kadar ve taşlar devrilinceye kadar atış yapılır. Tüm oyuncular attığında taşlar devrilmemişse, oyunu ebe olan takım kazanmış olur ve diğer takımla yer değiştirir. Taşlar devrildikten sonra ebe takım ellerindeki topla diğer takımın oyuncularını vurmaya çalışır. Tüm oyuncular vurulana dek mücadele devam eder. Burada amaç, vurulmadan taşları üst üste dizmektir. Bunu başaran takım oyunu kazanmış olur ve yeniden taşları devirme hakkını elde eder. Taşları dizemeden, takımın tüm oyuncuları vurulursa da, oyunu ebe takım kazanmış olur ve atış yapma hakkını kazanır.)
– Nasıl beğendiniz mi?
– Eveeet…
– O zaman, doooğru oynamaya… Hayrolsun her şeyiniz, güzel olsun. Bir dahaki oyuna görüşmek üzere çocuklar…