Sedat Cereci – Bitpazarının Büyülü Çekimi
Her şeyi bir an önce tüketip yenisini alma felsefesi üzerine kurulu kapitalizmin kuşattığı toplumlarda yaşayanların ülkelerinde bile, kullanılmış/eski eşyaların satıldığı “bitpazarı”na rastlanır. Yenisini almak yaşam tarzlarının bir parçası olsa da, maddi olanakları her türlü tüketim maddesinin yenisini almaya olanak tanısa da; derin belleklerinde bir daha asla ulaşamayacaklarını bildikleri bir zamana tanık olmuş bir objeyi satın almak duygusu bitpazarlarını canlı tutar. Bitpazarları bir anlamda; insanların yitirmek istemedikleri, yitirmeye korktukları geçmişin izlerini diri tutan, onlara geçmişi yeniden sunan duygusal alışveriş ortamlarıdır. Bu nedenle geçmişine doğru çeker insanı bitpazarları, kendine çeker.
Varsıl veya yoksul, modern veya gelenekçi pek çok toplumda bitpazarlarını diri tutan duygu, genç kuşak arasında “nostalji” adı verilen geçmişe özlem duygusunun eşidir ve insanın doğasında bulunan, geçmişe bir daha erişememe yoksunluğundan kaynaklanır. Yaşadığı her anın, bir daha geri gelmemek üzere geçip gittiğini bilen insan, elinde tutabildiği somut varlıklarla, yadigârlarla, fotoğraflarla, anılarla, andaçlarla geçmişi unutmamaya çalışmaktadır. Bu duygu çerçevesinde geçmişe en kolay ulaşılabilecek olanak bitpazarlarında görülür. Geçmişi özleyen insanların yanı sıra bitpazarları, kendini başka bir dünyada bulmak isteyenlerin, macera arayanların da uğrak yeridir.
Zaman, insanın varlığını ve beklentilerini o denli acımasızca öğütür ki, genç kuşak bile henüz fazlaca yaşayamadığı zaman parçasının kalıntılarıyla avunmak istemekte, çocukluklarından kalan ufak tefek kalıntıları korumaya çalışmaktadır. Hızlı tüketimi tatlı yaşam tarzı olarak öngören kapitalizmin köşe bucak yayılmasıyla tükenen geçmişin değer yüklü kalıntıları da bitpazarlarında gerçek değerlerini bulur. Geçmiş, yürekle üretilmiş, emek dolu, özenle işlenmiş, samimiyetle örülmüş kalıntılarıyla insanları kendine doğru çağırırken, modern çağın samimiyetten ve özenden uzak yapmacık üretimleri de insanları geçmişe doğru iter. Geçmişin izleri, yeryüzünde kalmış yegâne namuslu varlıkları gibi çeker insanları.
Geçmişin gizemli çekimi öylesine sarmaktadır ki insanın varlığını, eski radyolardan yıpranmış perde ve masa örtülerine; sapları işlemeli eski metal kaşıklardan uçları paslanmış kerpetenlere; renkleri sararmış eski fotoğraflardan hâlâ pırıl pırıl parlayan yaşlı bir Revolver tabancaya kadar geçmişin izini taşıyan her varlık bitpazarlarında değerli mücevherler gibi görünür insanların gözüne. Bitpazarlarındaki duygusal ortamın, tezgâhlardaki satılık ürünlerin, pazarı gezenlerin psikolojik durumlarının okullarda öğretilemeyen, teknik bilgiyle açıklanamayan gizemli ancak çok insancıl bir yanı bulunmaktadır. Bitpazarında pazarlanan her şey, insanlara onurlu geçmişlerini çağrıştırmaktadır.
İnsan, aklı itibariyle güçlü bir varlıktır ve her an bu gücü hissetmek istemektedir. Diğer varlıklara oranla insanın özgün farkını oluşturan güç, insanın egemenlik alanının zamana yayılmasıyla değerini bulmaktadır. Bu nedenle insan, geçmişle geleceği ne ölçüde kavrayabilirse gücünü o denli hissedebilmektedir. Geçmişe sımsıkı sarılmanın ve ısrarla geçmişin ardından koşmanın nedenidir bu. Her insanın, doğanın kendisine verdiği gücü hissetmek için geçmişin ardından koşma isteğini de açıklamaktadır her ülkede bitpazarlarının bulunması. Zaman, bir kere daha egemen gücüyle insanın üzerinde baskısını kurar, insanı kendisinin içinde ezer de ezer.
Bitpazarları, insanları geçmişlerine çağıran nesnelerle ve çoğunluğu kültürel anlam taşıyan eşyalarla toplumsal bir nitelik taşırken, bireyleri topluma bağlayan bağları da içinde barındırır. Halkın bir kesiminin “yoksul çarşısı” olarak değerlendirdiği pazarlar bir anlamda, toplumsal ruhun diri tutulduğu, geçmişle gelecek köprüsünün kurulduğu bir işlev de üstlenir. Bu nedenle insanları tek tek değil, bütün olarak çeker bitpazarları, insanları insanlığa çeker.