Senem Gezeroğlu – Harf Medeniyettir
Dünya bir elifbâ: dolu harf ile
Her seste bir başka ifşa var dile
(Z. Ömer Defne)
Harf surettir
Mürekkepten fırçaya, fırçadan kâğıda uzanan o ebedî ve edebî yolda kıvrım kıvrım akan işarettir harf. Semboldür her şeyden evvel… Kelimelerin sesten şekle, manadan maddeye, kulaktan göze geçişidir. Dil kuyusuna düşen anlamın göz çukurunda yeniden cana gelmesidir. Renktir, desendir, şekildir harf. Surettir. Ve her suret gibi biraz da sîrettir aslında. Dıştan bakınca görülen bir iç, içten çıkınca beliren bir güç vardır harfte. İçi dışı birdir, dışarıdan bakınca. Ama kendi içine kapanan bir sırdır, az dışında durunca. Suretin ve sîretin uzaklığını sevmez. Elif deyince mertek anlayanı değil, yanına bir de ‘’Güzel he’’ koyup “Âh” diye ağlayanı sever harf. Dışarda olan içerdekine, suret sîrete gebedir çünkü. Anlamak için dokuz doğurmayınca insan, tüm şekiller kuru bir boşluktan ibarettir.
Harf meziyettir
Sade bir çizgi, basit bir şekil, sıradan bir simge değildir. Kendine has imgeler dünyasında, anlamın ve görüntünün kesiştiği o naif noktada, diğer tüm sembollerden ayrı bir makamdadır. Farktır harf, farklılıktır. Sözün resminde renkleri işitmek, kelimenin ritminde notaları görmektir. Kimsenin hiç kimseye demediği herhangi bir şeyi, birinin çıkıp herkese deyivermesidir. Mansur’dur biraz. Biraz cesarettir. Çoğunun bildiği ama birinin söyleyemediği giz ya da kimsenin bilmediği ama birinin sakladığı sırdır belki de. Tutsak/lıktır bu yönüyle, esarettir harf.
Harf hikmettir
Dil düşüncenin ürünüdür ve ibadettir tefekkür… Sırdır, gözdür, sözdür. Hepsi bir araya gelince hikmettir. Kimsenin göremediğini görmektir. İnsana bakıp Elif’i, zamana bakıp Lam’ı, mekâna bakıp Güzel He’yi görebilmek ve sonra bunların hepsini birleştirebilmektir harf. Gizdir, gizemdir. Ve her hikmette biraz gizem, elzemdir.
Harf muhabbettir
Aşkı anlatmanın en güzel halidir belki de. Sevgilinin kaşı Nun, gözleri Ayın, saçları Lamelif, dudakları Mim, dişleri Sad, boyu Elif gibidir. Sevgili baştan sona harf, tepeden tırnağa muhabbettir. Dünya sayfasına gönderilmiş bir elifbadır, hüsn-i hattır daha ziyade. Biraz ta’lik, biraz sülüs, biraz gûbarî, biraz reyhanidir sevgili. Ama illaki, harfe duyulan her muhabbet hattata beslenen hayranlıktan gelmedir. Nakkaşını bilmektir aşk. Bilinmek isteyen gizli hazineyi desen desen ve yeniden keşfetmektir. Her keşif yeni bir meveddettir.
Harf letafettir
Zekânın en kibar halidir harf. Boşuna değildir harflerin kıvrımları arttıkça beynin de kıvrımlarının artması. Ya da boşuna değildir yazı çoğaldıkça cehaletin azalması. Ehlileştirmektir harf. İncelemek, ince elemek, inceleşmektir. Dünyaya letafet ile bakabilme yeteneği, dünyayı Be’nin gözünden görebilme kabiliyetidir. Küçücük bir harfin ruhuna dokunabilme nezaketidir harf. Teferruatta gizlenen, satır aralarından tüm âleme seslenendir. Letafettir bu yüzden. Bütün kalınlıklardan ve bütün kabalıklardan azade olan şekillerin kalbine, kalemle atılmış birer ilmektir. Latif olanı düğümlerle letafete çevirmeyi bilmektir harf…
Harf metanettir
İnceliktir ama incelmemektir. Dayanma gücüdür. Başta cehalete… Başta kötülüğe… Karanlık kapıları bir Tı anahtarıyla açabilmektir. Sabırla ve ümitle beklemektir. Kimi zaman bir Dal gibi Yusufvarî karanlık kuyularda, kimi zaman bir Vav gibi Yunusvarî balinanın karnında… Ve çünkü harf, metanettir.
Harf vahdettir
Nasıl her şey zıddıyla kaim ise harfler de biraz öyledir. Tek tek bakınca kesrettir harf. Nun bir damla, Vav başka bir damladır. Sad bir yaprak, Dad başka bir yapraktır. Damlaların birleştiği yerde okyanus, yaprakların birleştiği yerde orman, kesretin birleştiği yerde vahdet vardır. Parça, bütünün devamı değil, aslıdır. Bu yüzdendir otuz kuşun aynaya baktığında Simurg’u görmesi. Bu yüzdendir harflerin bir araya geldiğinde Elifbâ’ya değil aşka bürünmesi…
Harf keramettir
Henüz söylenmemiş olanın, henüz gerçekleşmemiş olanın dünyadan da önce Levh-i Mahfuz’da yazılı olduğunu bilmektir harf. Kalemle yazı yazmayı öğrenendir. Adem’e eşyaların ismi öğretilirken bir araya gelen suretlerdir. Belanın geleceğini bile bile ‘’Beli’’ diyebilmektir harf. Keramettir bu yüzden. Olağanın değil, üstünün peşindedir. Hayrettir sonra. Değil mi ki, her harf aslının sayfadaki gölgesidir. O halde harf de, bilinmeyeni bilinir, görülmeyeni görünür kılmaktan ibarettir. İşte tam da bu yüzden, yazmak başlı başına bir keramettir.
Harf delalettir
Yollar kıvrım kıvrım uzanırken en büyük yol gösterici oluverir harf. Kara bir mürekkebin sevdasında aydınlanan bir alamettir. Siyaha çalarken sayfalar, yıldız yıldız parlayandır harf. Bu yüzdendir insanın ona bakarken aydınlanması. Bu yüzdendir cehaletin onu görünce karalar bağlaması. Harf ışıktır, güneştir. Harf noktalarca uzanan Elif’tir. Dalaleti çizgi çizgi doğrultan bir delalettir.
Harf basirettir
Bilinmek ister bilmekten ziyade. Görülmek ister görmekten ziyade. İç içe göz halkaları gibi. Halkada bir damla değil, suda bir ayna olmak ister. Bu yüzdendir ki her harf, bir aynadır aslında. Aynanın ötesinde duranla berisinde olan gibi, iç içedir. Gören, görülen, gösteren ve dahi gösterilenin iç içe olduğu bu düzende “görmek” başlı başına bir basirettir. Çünkü harf, “gâf bir harf sükûtuyla nâdiri nâr” kılıp “gâh bir nokta kusûruyla gözü kör” eyleyendir.
Harf nihayettir
Noktadır harf. Her çizginin, her doğrunun bir evveli olduğu gibi her harfin de bir ilki ve bitimi vardır elbet. Noktayla başlayan her hamle yine noktayla bitmeye yükümlüdür. Akıbettir harf, nihayettir. Elif’in Ye’ye kıvrılan yüzüdür. Sondur, başlangıcını içinde saklayan. Kendine avdettir. Benliğinin dışına sarmallar çizerek ilerleyen, ama bitmeyen, ama tükenmeyen bir yolculuğun sonudur. Başladığı noktaya dönmez, gittiği yerden bir daha geçmez. İlerler, ilerler ama yine de bitmez harf. Sondur ama içinde binlerce başlangıcı saklayan noktanın nihayetidir bu. Tam bitti derken, başka hiçbir akıbet, küllerinden yeniden doğan kuşların şarkısına benzemez.
Harf ebediyettir
Yitmenin ve gitmenin değil var olmanın ve kalmanın adıdır harf. Söz uçarken yazının kalması da bundandır. Tarihin dipsiz kuyusunda kaybolmak değil, metinlerin satır aralarında var olmak ister. Bu âlemde bakî kalan bir hoş sedanın ete kemiğe bürünmüş hali olmak ister. Bu yüzden ruhunu âb-ı hayat mürekkebine batırıp sayfaların arasına kaçar gizlice. Orda kalmak, zamanın herkesi yutan karanlığından uzaklaşmak ister. Bu yüzden sonsuzdur harf. Evveli bilinse de ahirini bildirmez. Edebini bilse de ebedini kimsenin bilmesini istemez. Harf, ebediyettir.
Harf mağfirettir
Her biri tesbih tanesi gibi dizilirken, hisseye düşen gözyaşıdır, güzel he’dir. Harf, o’nun önünde gökyüzüne uzanan bir çift Elif’tir. O’nu anmak, kül olana kadar yanmak ve uyanmaktır bu gafletten. Mağfirettir harf. Tespih tanelerini içine çekmek, kendi içine çekilmek ve mananın ipine inciler dizmektir.
Harf saadettir
Hiç kimsenin, hiçbir yerin ve zamanın sunamayacağını bir kalem bir de kâğıt yaşatır insana. Huzurdur bu yüzden… Kitapların koynunda gizlenen bir rüyadır harf. Yalınlık, yalnızlık ve aşka yakınlıktır. Fildişi kulelerin inşasında kullanılan her bir taş, münzevi bir harftir aslında. İnsanlardan kaçmak ve insanlığa yaklaşmaktır harf. Saadettir. Dingin bir göl kadar, engin bir gök kadar sakindir.
Harf selamettir
Harf yaradır, Eyüp’tür. Merhemdir, merhamettir. Yaralı bir kalbi kâğıda nakış nakış işlemektir, sabırdır. Sonra… Harflerle bezenmiş bir dimağ, ilmin evidir. Kılıçtan geçip kaleme gönül vermedir. Âlimin Zülfikâr’ı Lâmelif’tir. ‘’İkra’’ emrinden sonra, örtülerin altında vav gibi bükülmenin; ardından güzel ahlak ile Elif gibi dirilmenin adıdır harf. Fazilettir her şeyden önce. Harflere dokunan göz, harfleri işiten kulak, harfleri hisseden kalp inşiraha yaklaşmış demektir. İşte tam da bu erdemlerden sonra, selamettir harf. Kurtuluşun resmidir.
Harf azamettir
Nokta nokta küçülerek büyümektir harf. Büyümek ama büyüklenmemektir. Kendisi de ancak bir nokta olan dünyada, esamesi bile okunmayan bir kıvrımın kalbine girebilmektir. Küçücük bir kalpten dünyaya bakabilmektir. Büyümektir böylece. Harften kelimeye, kelimeden cümleye, cümleden tüm âleme çoğalabilmektir. Berekettir bu yüzden. Harfin küçüklüğünden çıkıp anlamın büyüklüğüne ve sınırsızlığına ulaşabilmektir. Azamettir harf.
Harf emanettir
Evveldir harf. Öncenin sonraya hediyesidir. Bir’in ikiye, Elif’in Be’ye giden yolu, geçmişin geleceğe uzanan koludur. Harf bir neslin “tamam”ı değil, “devam”ıdır bu yüzden. Hükmeden bir egemenliğin değil, devreden bir aidiyetin işaretidir harfler. Değerlidir. Uçsuz bucaksız bir hazine, başlı başına bir kıymettir. Ve her bir inci, her bir harf kendinden sonrakine bırakılmış bir emanettir. Ve malumdur ki, emanete hıyanet etmemek gerekir.
Harf medeniyettir
Dildir, dindir, tarihtir harf. Sözdür, mazmundur. Dilin kendine has dünyasından insana uzanan köprülerdir. Mimaridir harf. Her suret insanlık tarihine işlenmiş birer çizgidir. Tarihin köklerini göklere çıkaracak işaretlerdir. Birliktir, beraberliktir. Birbirine bağlanarak ilerleyen ve cümlelerce uzanan harfler değil, insanlığın ta kendisidir. Müşterektir çünkü harf. Aynı duygu ve düşünceleri paylaşanların, kâğıda aksetmiş resmidir. Tek bir harf kimi zaman kültürün beşiğidir. Eşiğidir tek bir harf, geçmişin ve geleceğin. Çünkü harf, medeniyetin ta kendisidir.