Vildan Yüce – Sevgili Exupery
Doğrusunu söylemek gerekirse seni fazla tanımıyorum ve sen beni elbette tanımıyorsun. Aslında bu mektupta birbirini tanımayan bütün ciddi insanlar gibi sen diye hitap etmek yerine, siz demeliydim. Neyse ki henüz o kadar ciddi bir çocuk değilim.
Belki de en başta şunu söylemeliydim bayım Exupery, ne çok şiirsel bir isminiz var. Yazar olmak isteyen her çocuğun –çocuk diyorum çünkü böyle bir şeyi ancak bir çocuk ya da çocukluğunu hiç yitirmemiş biri düşleyebilir, ciddi insanların böyle şeylere, hayatın anlamı gibi şeylere diyorum yani, vakitleri yoktur değil mi?- ne diyordum senin ismin kadar şiirsel bir isme ihtiyaç duyacaklarına eminim.
Şimdilerde senin kitabın “Küçük Prens”i okuyorum. Şu ana kadar okuduklarım beni memnun etti. Hiç tanışmamış olsak da seninle aynı şeyleri hissetmek mutluluk vericiydi.
Küçük şehirlerde yaşayan küçücük hayatlar vardır hani. Bir tek kişi bile olsa hayatı kendileri gibi hisseden bir insan olsun isterler. Küçük Prens gibi küçücük dünyalarını, biricik güllerini geride bırakıp hiç tanımadıkları ve bilmedikleri için belki de onlara büyük gelen başka bir dünyaya adım atarlar. Bazen de Küçük Prens gibi büyüttükleri gülün gittikleri yerlerde gördükleri binlerce gülden yalnızca biri olduğunu gördüklerinde otların üstüne uzanıp sessizce ağlarlar.
Sevgili Exupery,
Kısacası demek istiyorum ki galiba Küçük Prens’le aramızda bir bağ oluştu. Eğer bir gün Küçük Prens’le karşılaşırsam ona içtenlikle teşekkür etmek isterim, bana gerçekten görmek için gözle değil yürekle bakılması gerektiğini hatırlattığı için demek istiyorum yani.
Aslında sana çok ilginç bir şey daha söylemeliyim. Küçük Prens kadar bir çocukken benim de bir gülüm vardı. Buna şaşırmayacağını biliyorum. Çünkü sen de iyi bilirsin ki bütün küçük çocukların bir gülü vardır ama bazılarınınki büyüyünce solar. Küçük Prens’in gülünden farklı olarak benim gülüm bahçemizdeki onlarca gülden yalnızca biriydi. Gün ışığını fazla almadığından olsa gerek boynu hep biraz bükük, biraz mahzundu ama yine de her sabah okula giderken onu görmek beni mutlu ederdi. Bir goncayken bile bana hep gülümserdi.
Her sabah bahçemizdeki güllerden biri açılırdı ve ben her gün, gün ışımadan güllerin açılışını izlemek için erkenden uyanırdım ama hiç bir sabah onlardan önce uyanamadım. Küçük bir çocukken en büyük hayallerimden biri, bir gülün açılışını, gülümün açılışını izlemekti.
Bir sabah uyandığımda gülümün de açılmış olduğunu gördüm. Şehrin ve dağların arkasından doğan güneşe karşı gülümsüyordu. Büyük bir çocuk olduğum zaman bile bunu hiç unutmadım. Galiba gülüm beni evcilleştirmişti.
Sevgili Exupery,
Sana Küçük Prens’in hikâyesini anlattığın, bütün bunları ve gülümü hatırlattığın için teşekkür ederim.
Hoşça kal…