Yılmaz Yılmaz – Gayret
Nefes bize sayılı verilmiş, gayret de efes adedince olmalı. Her şey O’na…
Ulu Cami’den Yazıçarşı’ya çıkan caddede ağır aksak yürüyorduk. İkimiz de aksaktık, topallamıyorduk ama.
O, nefsini ezmeye alışmıştı.
Nefis ne ki? Hakkı bilmedikten sonra… Hakkı bilecekse kıymetlidir. Ben bir topal âdem… Ne bilirim huzuru, o verecek olmasa? Allah gönüllülerimizi imar buyursun, içimizi aksak kılmasın inşallah.
Âmin.
Ben bin bir isyanı taşıyorum evime. Evim kirli kan yatağı olmuş.
O hiç oralı değil. Kabullenmiş ta ilk andan.
Dil beyt-i hüdâdır
Kabul edemiyordum işte! Neden ben, neden ben?
O’nun için yapmaya çalıştığım onca şeyden sonra hem de… O uğursuz kazayı hak edecek ne yaptım ki ben?
Didindim, koşturdum. Talebeler için burs, hayırlar için kermes, işler için himmet, sonra gayret…
Ameliyatlar şunlar bunlar derken. İmtihandır, sabretmeliyim, diyordum. Nasıl olsa yaşıyorum ya! Sonra…
Bir ayağım kısaldı. Kısa kaldı. Aksak kaldım. Aksadı hayatımdaki her şey, ayağım gibi.
Kurtuldum derken… Ben aksak… Küstüm O’na. Kapısının önünden geçmemek için, aksayan, ağrıyan ayağıma rağmen yolumu uzattım.
Bir gün…
Nasıl oldu, bilmiyorum.
Bir hayt!
Ses mi, ip mi?
Beni oraya çekti. O’nun evine. Şadırvana çöktüm. Arada bir kaskatı kesilen bu aksak bacağımla beraber…
O geldi, oturdu yanıma. Yüzümde ekşilik, sıkıntı…
Hayırlı olsun erenler!
Abdest aldığımı zannetti. Ne zaman geldi, fark etmemiştim oysa. Başımı kaldırdığımda oturmak üzereydi işte yanımdaki tabureye.
Kuru, soğuk, tatsız, tuzsuz, buz gibi:
Sağ ol!
Tebessümle karşıladı beni. Konuşmaya başladı. Ben sıkıntılı. Konuştu, açıldı, ben de konuştum, açıldım. Abdest almıştım ben de. Kalktı.
Huzura gidelim erenler.
Kuzu gibi düşecektim peşine.
Hayret, o da aksıyordu. Aksak!
Huzura durduk. Özlemişim.
Doldum, taştım.
Hıçkırıklarla…
Hayır değil; höyküre höyküre ağladım. Ağladım, bir bir açıldı üzerimdeki düğümler, dağıldı içimdeki sisler. Kaskatı bacağım yumuşadı.
Önce, bu aksaklığa, bu topallığa ağlıyorum sandımdı. Değildi, şükrettim. O’nu unuttuğuma, vefasızlığıma… Sonra kalbi perişanlığıma ağladım.
Onu pâk eyle sivadan
Yarım saatten fazla, dua edip ağlamışım. Onun sesiyle toparlandım.
Haydi, gayret edelim, kalk erenler!
Kalktım, içimden kirli kan boşaldı.
Ulu Cami’den Yazıçarşı’ya ağır aksak ilerliyorduk.
Onda himmet, bende gayret…